HABERLER

Emeğin çizeri, çizginin emekçisi Burhan Solukçu ustamızı saygıyla, özlemle anıyoruz.

“Siyah akar Zonguldak’ın deresi

Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası”
 
Orhan Veli
 
Zonguldak madenlerinde ciğerlerini yitirmiş, emeğin çizeri, çizginin emekçisi Burhan Solukçu ustamızı saygıyla, özlemle anıyoruz.
 
 
 
 
 

USTAM, HEMŞEHRİM BURHAN SOLUKÇU

Kürşat Coşgun

    1928 yılında Zonguldak/Kozlu’da doğan Burhan Solukçu, parçalanmış bir ailenin tek çocuğuydu; ilkokulun hemen ertesinde E.K.İ. meslek kurslarına elektrikçi olarak yazıldı. Yarı beline kadar su içinde Kozlu ocaklarında çalışmaya başladığında yaşı henüz on yedi idi. Ağır iş koşulları ve yoksulluk nedeniyle vereme yakalandı, iş yeri değişti, ama ömrünün sonuna kadar yakasını bırakmayacak olan hastalığı hiç değişmedi. Yaklaşık beş yıl kadar süren madencilik yaşamından, artık havzada çalışamayacağına dair verilen bir kararla ihraç edildi. Üstelik hastalığı meslek hastalığı olarak da kabul edilmediğinden, tek kuruş tazminatsız ve güvencesiz olarak. Ve hep hastalık, yoksulluk, çileyle geçen 50 yıllık ömrü, 26 Mart 1978’de) sessiz sedasız son buldu.

     Solukçu, madencilik yaşamının sonrasında bir süre karakalem portre ressamlığı, tabelacılık gibi işlerde çalıştı. 1952’de bir rastlantı eseri olarak, Yedikule Verem Hastanesi’nde Rıfat Ilgaz’la tanıştı. Onun yüreklendirmesi ve katkısıyla karikatüre başladı. Bir süre Yeni İstanbul gazetesinde ressam olarak çalıştıktan sonra, 1956 yılında Dolmuş dergisinde yayınlanan ilk karikatürle karikatürcülük yaşamı da başlamış oldu. Burhan Solukçu’nun çizgileri daha sonra Taş, Taş-Karikatür, Akbaba, Amcabey, Zübük, Ustura ve Pardon dergilerinde de görüldü.

    Solukçu’nun karikatürlerine kuşbakışı bakıldığında, kendisinin ve içinde bulunduğu toplumun birebir yaşadığı her şeyin karikatürlerinde de yer aldığını görürüz. Yoksulluk, işsizlik, kiracılık, hastalık, sosyal adaletsizlik, gericilik-yobazlık, sömürü, oy avcılığı, siyasal istismar, partizanlık, geri kalmışlık, hemen ilk göze çarpan espri konularını oluşturur. Ülkesinden sorumlu bir aydın bilinciyle, çevresinde gördüğü bütün olumsuzlukların üstüne fırçasıyla gitti. Ondan bize kalan binlerce karikatür, aktif olarak çizgi yaşamının içinde bulunduğu 20 yıl boyunca (1956-1976), ülkede yaşanan hiçbir gelişmeye kayıtsız kalmadığını, mizahın ve özelde karikatürün muhalif tavrını yapıtlarında en güçlü biçimde yansıttığını göstermektedir.

       Çizgilerinde imgesel buluşları, fantastik yaklaşımları değil, yaşamda birebir karşılığı olanları yansıttı. Onun karikatüründe insanın bizzat kendisi vardır; ilginçtir, içinde insan ya da insan uzvu olmayan tek bir karikatürü dahi yoktur. Üstelik insanlaştırılmış ya da onu çağrıştıran / anıştıran durumu ile değil, etiyle, kemiğiyle insan vardır. Bunda belirleyici etken, kuşkusuz, Solukçu’nun toplumcu gerçekçi sanat anlayışıdır.

      Solukçu günümüzde eksikliği fazlasıyla duyumsanan, yapıtlarıyla ve yaşamıyla örnek bir sanatçıdır.

 

 

 

 

 

Heybeliada Sanatoryumu’ndan dönüşte.

 

 

 

Heybeliada Şafak Gazinosu’nda dostlarıyla.

 

 

Karikatürcüler Derneği Üyesi Çizerlerle

 

Kürşat Coşgun’un Emeğin Çizeri, Çizginin Emekçisi Burhan Solukçu adlı kitabının kapağı.

 

Maden ocağında çalıştığı dönemler Kozlu teknesinde.

 

Zonguldak’ta kahvehanelerde karakalem portre çizdiği zamanlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Portre: Ohannes Şaşkal

 

 

 Portre: Necati Abacı

 

 

Portre: Semih Poroy

 

 

Turhan Selçuk’un Kürşat Coşgun’un Burhan Solukçu kitabı için yazdığı önsöz.