HABERLER

Şadi Dinççağ’ı ölümünün 37. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.

Karikatür sanatımızın değerli ismi üyemiz Şadi Dinççağ’ı ölümünün 37. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.

 
 
Karikatürcüler Derneği  Yönetim Kurulu
 
 
 
 

29 Temmuz 1919 doğumlu Şadi Dinççağ Bafralı Dr. Salim Dinççağ’ın oğludur. 1938 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ni, 1944 yılında da Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nü bitirerek Y. Mühendis olmuştur. Şadi Dinççağ’ın ilk karikatürü üstad Sedat Simavi’nin çıkardığı Karikatür Dergisi’nde (1938) yayınlanırken Akbaba, Şaka, Sinemamagazin, Yıldız, Tef, Dolmuş ve benzeri dergilerde, çizgide güldürü, güldürü de düşünce türünde çizdiği karikatürleri de dış ülkelerde ilgi çekmiş, mizah dergilerinde de yayınlanmıştır. SKOPJE, LJUBLJANA, SARAJEVO, MAROSTİKA, TOLENTINO, BORDIGHERA, GABROVA, MONTREAL, OTTOWA, KNOKKEHEIST karikatür yarışmalarına katılan Şadi Dinççağ’ın çalışmaları albümlerde yer alırken, karikatürleri Tolentino, Skopje, Gabrova karikatür müzelerine kabul edilmiştir. 1973 yılında SARAJEVO’da Jüri Özel Ödülü ve 1974 yılında SKOPJE’de 6. Uluslararası Karikatür Yarışmasında altın plaket alarak birincilik ödülünü, 1976 yılında Çarşaf güldürü dergisinin açtığı uluslararası yarışmada özel ödül kazanmıştır. 1983’te kaybettiğimiz Şadi Dinççağ, Soprano İlhan Dinççağ’ın eşi, Balım, Gülüm, Mustafa’nın babası idi.

 

 

“Şadi Abi”

Ortaokul 2. sınıfından orta sona geçmiştim. Okulumuz Şişli Halkevi’nde bir yıl sonu sergisi açtı. Sergide benim de 4-5 işim vardı. Halkevleri sanatın, kültürün ve sporun gelişmesinde çok önemli bir merkezdi. Birçok değerli sanatçı ve sporcu bu kültür ocaklarından yetişmişti. Onun için açılan sergiler ses ve ziyaretçi getirirdi.

Açtığımız serginin ilk günlerinde yanında kız arkadaşı olan bir genç yanıma geldi. Ben de sergiyi bekliyordum o gün.

– Şu karikatürleri kim yaptı? – Ben yaptım… – Aferin sana… Kaç yaşındasın?

Bu genç benden 9-10 yaş büyüktü ama, sorularından anladığıma göre karikatürle ilgiliydi.

Kısa bir süre sonra adının Şadi DİNÇÇAĞ olduğunu söyledi. Bu ismi haftalık mizah dergilerinden tanıyordum. Cemal NADİR ve Ramiz GÖKÇE’nin dışında sevdiğim iki isimden biriydi o yıllarda. Biri Arif BARHUN, diğeri ise Şadi DINÇÇAĞ idi bu isimlerin.

İşte Şadi DİNÇÇAĞ ile 62 yıl önce tanışmam böyle oldu. O, sonra benim “Şadi Abim” oldu.

İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar Anadolu’da çalıştı, müteahhitlik yaptı. Battı, çıktı… ve hastalandı.

Karikatürü ve karikatürcüleri hiçbir zaman unutmadı. Şadi Abi’nin yaşamında onların yeri daima ilk sıradaydı.

Güçlü deseni, sıcak esprisi mizah dergisi yöneticileri tarafından daima arandı. Her konuya her yönden bakmasını bilir ve bunu kağıda en usta biçimde dökerdi.

Kaç kez; – Aaah!.. Şu mühendislik olmasaydı da sadece karikatürle uğraşsaydım ve güzel bir dünyam olurdu. Yine güzel ama onun tadı başka… Bu sözleri kaç kez duymuşumdur ondan.

Birlikte askere gitmedik, hapse girmedik ama birkaç kez seyahat ettik. Şadi Abi ile seyahat etmek gerçekten büyük bir zevkti. Gülen yüzü, esprisi ve uyumu kısa sürede onu hemen ön plana çıkarırdı. Birkaç kez Üsküp’e, bir kez de Bulgaristan’a gittik. Yabancı yöneticiler yarışmanın son günlerinde ona sordukları soru aynıydı.

– Seneye yine geleceksiniz değil mi DİNÇÇAĞ?

Şadi Abi’yi çok erken yitirdik. 64 yaş için artık “genç” deniyor. Ama Şadi Abi 64 yaşında aramızdan ayrıldı. Aramızda olması bizlere her zaman güven verdi. Karikatüre de saygınlık…

 

SEMİH BALCIOĞLU

 

 

DİNÇÇAĞ ile 1943 yılında “AKBABA” mizah dergisinde birlikte çalışmaya başlamıştık. O yıl kardeşim İlhan SELÇUK’a gönderdiğim bir mektupta; “Bu işi Şadi DİNÇAĞ kadar tutturabilsem, başka bir şey istemem…” diye yazdığımı anımsıyorum.

Uzun yıllar sonra O’na, bunu söylediğimde gözlerinin içinde bir ışığın gelip geçtiğini izlemiştim. Asıl uğraşı Mühendislikti ama o benim asıl uğraşım “mizah çizerliğidir” derdi. Tüm dünyası buydu dostumun. Her karşılaştığımızda söz karikatürle açılır, karikatürle kapanırdı.

Bu büyük tutku O’nun bu sanatı yakından izlemesini, yenilikleri ödün vermeden uygulamasını sağladı. DİNÇÇAĞ’ın çizgileri bu nedenle hep yepyeni kaldı.

30.05.1978’de “Eskimemiş eski dost Turhan SELÇUK’a sevgilerimle..” diyerek, bana armağan ettiği ve eşi Soprano İlhan DİNÇÇAĞ’ in seçtiği yapıtlardan oluşan kitap; dostumun “yazılı” dönemden “yazısıza” yani Grafik Mizah’a nasıl ulaştığının hem kanıtıdır, hem de çağdaş mizahın en güzel örneklerinin “DİNÇÇAĞ” imzasıyla sunusudur.

 

 

TURHAN SELÇUK